Kıvılcım'dan Alev'e...

8 Aralık 2012 Cumartesi

Yerli Konverter 8 Ülkeye İhraç Ediliyor...



Yerli insansız hava araçları, yerli helikopter ve yerli uçak projeleri ile savunma sanayiinde yaşanan yerlileştirme çalışmaları devam ediyor.
Eskişehir’de Kaynak Elektronik Makine Sanayi (KemSan) firması, yerli enerji dönüştürücü (konverter) üretmeyi başardı. Benzin yakmayan yerli dönüştürücü, savaş uçaklarının elektrik sistemleri test edilirken kullanılıyor.

    Daha önce Amerika ve Almanya'dan ithal edilen dönüştürücüler, 5 -6 kat daha ucuza mal ediliyor. Artık konverterler 5-6 milyon dolar yerine, yerli firmadan 1 milyon dolara alınıyor. Projede tamamen yerli kaynakların kullanılması devletin kasasına da ciddi katkı sağlarken, bu alandaki dışa bağımlılık sona erdi. Artık konverterler yerli firmadan 1 milyon dolara alınıyor. Konverterler, TSK'nın yanı sıra 8 ülkeye satılıyor.
 
    DIŞARIDAN 140 BİN DOLARA ALINAN KONVERTER TÜRK FİRMASINDA 40 BİN DOLAR

    Hava Kuvvetleri Komutanlığı, jet üstlerinde bulunan F4, F16 ve F18 savaş uçaklarının elektriksel sistem testlerini yapmak üzere tasarlanan konverter ihalesine çıktı. Daha önce Almanya ve Amerika'dan ihraç edilen konverterler için Eskişehirli KemSan firması da ihaleye girdi. 12 adet konverter alımı için açılan ihaleye, Amerikan şirketleri 6 milyon avro, KemSan ise 1 milyon dolar teklif verdi.

    KemSan, ihaleyi kazanarak, Amerikalı şirketlerin 140 bin dolara mal ettiği bir adet konverteri 40 bin dolara üreterek, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na teslim etti. Önceki yıllarda ihale başına 5-6 milyon dolar yerine, yerli firmaya 1 milyon dolar ödendi. Böylece, 5-6 milyon dolarlık para Türkiye'nin kasasında kaldı. Ayrıca, bu alandaki dışa bağımlılık da sona erdi.

    8 ÜLKEYE İHRAÇ EDİLİYOR

    Türk savaş uçaklarının yanı sıra Türk savaş gemilerinin konverterlerinde de yerli malı dönemi başladı. Türk savaş gemisi Milli Gemi (MİLGEM)'nin de konverteri yine KemSan firması tarafından üretilerek TSK'ya takdim edildi.

    Yapılan konverterler başta Lübnan, Ürdün, Mısır, Kenya, Endenozya, Fas, Irak ve Suriye gibi ülkelere ihraç ediliyor. Konverterlerin, bugüne kadar yüksek fiyatlarla Almanya ve ABD gibi ülkelerden ithal edildiğini anlatan KemSan Teknik Müdürü Adil Ceyhan, artık yerli malın kullanıldığını söyledi.

    Ceyhan, bir Türk firması olarak ürettikleri konverterleri Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na teslim ettiklerini kaydederek, "F-4, F-16 ve F-18 savaş uçaklarının bakım anında motorları aktif olarak çalıştıran 220/380V 50Hz girişli, 115/200V 400Hz çıkışlı konverterlerini üretiyoruz.” dedi.

Kamil Yasin KARPUZ

23 Kasım 2012 Cuma

Öğretmenler Günü...


Keder, kahır ve meşakat dolu bu toprakların, en köklü ağaçları en derin denizleri....

Mücadele, azim ve başarı meşalesinin en sadık bekçileri, değerli Öğretmenlerimiz, bizlere kattıklarınız herşey için sizlere minnettarız...



Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk ve onun ışığında yürüyen bütün idealist öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun...


Teknik Teori Bilim Ailesi

1 Kasım 2012 Perşembe

TÜRKİYE’NİN UYDU YOL HARİTASININ DÜNÜ, BUGÜNÜ VE GELECEĞİ…


 "Geleceğin en etkili silahı da, aracı da, hiç kuşkunuz olmasın uçaklardır. Bir gün insanoğlu uçaksız da göklerde yürüyecek, gezegenlere gidecek, belki de aydan bize mesajlar yollayacak. Bu mucizenin tahakkuku için iki bin yılını beklemeye hacet kalmayacak. Gelişen teknoloji bize daha şimdiden bunu müjdeliyor…” 

İnsan yapımı ilk uydu olan Sputnik (SSCB) fırlatılmadan 21 yıl önce, 1936’da sarf edilen bu sözler herhangi bir ABD’li ya da Avrupalı lidere veya bilim insanına ait değil… Eskişehir Tayyare Alayı’nı ziyareti eden Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri bunlar. Gazi, alayın onur defterine yazdığı bu satırları, “Bize düşen görev ise Batı’dan bu konuda fazla geri kalmamaktır” temennisiyle noktalıyordu. İlk uydumuzun 1994’te fırlatıldığı, ilk uzay politikamızın 2005’te oluşturulduğu düşünülürse, bu nasihate ne kadar uyulduğunu tartışmaya bile gerek yok. 

Ancak geleceğe dönük atılan adımları da küçümsemek haksızlık olur. Türkiye, her ne kadar yarışa son kulvardan dahil olsa da bugün performansını en üst düzeyde kullanıyor. Aslında ilk uydu maceramız hayal kırıklığıyla başlamıştı. 24 Ocak 1994’de Ariane 4 ile fırlatılan TÜRKSAT 1A, roketteki arıza nedeniyle 12 dakika 12 saniye sonra okyanus sularına gömülmüştü. Neyse ki sigortalıydı ve yerine TÜRKSAT 1B aynı yıl uzaya gönderildi. BİLSAT Projesi de bir parça hayal kırıklığı yaratmıştı. TÜBİTAK UZAY ve İngiliz SSTL işbirliğiyle geliştirilen BİLSAT 1 uydusu, 2003’te yörüngeye oturtulmuş ancak görev ömrünü üç yılda tamamlamak zorunda kalmıştı. Pil arızası nedeniyle enerji depolayamayan uydu, uzayda kaderine terk edilmişti. 

Elbette iyi niyetli fakat ulusal bir program dahilinde olmayan ve sınırlı devlet desteğiyle yapılan girişimlerdi bunlar. Nihayet gerekli destek de bütçe de Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun 2005 yılındaki 11’inci toplantısında oluşturuldu. 2015’e kadar 1.1 milyar liralık bütçenin uzay teknolojileri için kullanılması öngörülüyordu. İşte Başbakan Tayyip Erdoğan’ın seçim meydanlarında müjdelediği milli uydu projelerinin arkasında o kritik toplantı yatıyor. Türkiye bugün, hem askeri, hem sivil tüm kurumlarıyla bu hedefe odaklanmış vaziyette. Bu vizyonun ilk mahsulü sayılan TÜBİTAK UZAY’ın yer gözlem uydusu RASAT muhtemelen bu ay uzaya gönderilecek. Sırada ise Göktürk serisi askeri uydular ve TÜRKSAT’ın haberleşme uyduları var. Milli uydunun ardından yeni hedef ise fırlatma yeteneğine sahip olabilmek. İTÜ Uzay Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Alim Rüstem Aslan bugün sadece ABD, Avrupa Uzay Ajansı-ESA (İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya), Rusya, Çin, Japonya, Hindistan ve İran’ın uydu fırlatabildiğini İsrail’in de bu kabiliyete sahip olduğunun tahmin edildiğini söylüyor.




PROJE AŞAMASINDAKİ UYDULAR 

GÖKTÜRK 3 Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın başlangıç aşamasındaki Göktürk 3 projesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyonel faaliyetlerinin icrası için yüksek çözünürlüklü görüntü ihtiyacının gece-gündüz her hava şartında karşılanması amacına uygun hazırlanıyor. TUSAŞ liderliğinde geliştirilmesi planlanan proje, bir adet SAR (Yapay Açıklıklı Radar) sensörü taşıyan uydu yapımını ve iki yer istasyonunun teslimini kapsıyor. 

TÜRKSAT 5A TUSAŞ-TAI tesislerinde kurulacak Uydu Montaj, Entegrasyon ve Test Merkezi’nde (UMET) TÜRKSAT 4A ve 4B projesine katılan Türk mühendisleri tarafından üretilecek. 2015 başlarında uzaya gönderilecek. 

TÜRKSAT 5B Uydu Montaj, Entegrasyon ve Test Merkezi’nde (UMET) yerli imkanlarla üretilecek. 2017 yılında yörüngeye fırlatılacak. 

TÜRKSAT 5C UMET’te Türk mühendisler tarafından üretilmesi ve 2019 yılında uzaya fırlatılması öngörülüyor. 

YÖRÜNGEDEKİ TÜRK UYDULARI 

TÜRKSAT 1B 10 Ağustos 1994’te Ariene 4 roketiyle fırlatılan TÜRKSAT 1B Türkiye, Avrupa ve Orta Asya’yı kapsamına aldı. Fransız Alcatel Alenia Space Industries üretimi olan uydu 2006’da görevini tamamladı. 

TÜRKSAT 1C 1996’da hizmete giren ve Türkiye, Avrupa ile Orta Asya’ya yönelik yayın yapan 1C de Alcatel Alenia tarafından üretildi. 10 Temmuz 1996’da fırlatılan ve 1062 kilogram ağırlığa sahip uydu ömrünü tamamladı. 

TÜRKSAT 2A 10 Ocak 2001’de fırlatılan 2A, 2001 Şubat ayı itibariyle hizmet vermeye başladı. TÜRKSAT 1C ile aynı pozisyonda bulunan ve halen aktif durumdaki 2A, Ortadoğu ve Rusya’yı da içine alacak şekilde Avrupa’dan Orta Asya’ya kadar Türk TV yayınlarının izlenmesine olanak sağlıyor. 

TÜRKSAT 3A Üretimine 10 Şubat 2006’da Alcatel tarafından başlanan 3A diğer uydulara oranla daha yüksek kullanım kapasitesine sahip. Halen aktif görevdeki uydu, hem haberleşme hem de Avrupa, Türkiye ve Orta Asya üzerinden doğrudan TV yayınları için kullanılıyor. 3A ile ayrıca telefon ve internet erişimi götürülemeyen bölgelere bu hizmetler sağlanıyor. 

BİLSAT 1 Türkiye’de küçük uydu teknolojilerini başlatmak amacıyla yola çıkan TÜBİTAK UZAY ve İngiliz SSTL firmasının ortaklaşa ürettiği BİLSAT 1, 27 Eylül 2003’te fırlatıldı. Uydu 13.3 milyon dolara mal olurken görev ömrü kademeli olarak 15 yıl olarak planlandı. Ancak pil hücrelerindeki arızadan dolayı 2006’da operasyon sona erdirildi ve BİLSAT kaderine terk edildi. 

ITUpSAT1 23 Eylül 2009’da Hindistan’dan uzaya gönderilen ilk Türk uydusu ITUpSAT1’in proje çalışmalarına 2005’te İstanbul Teknik Üniversitesi ve TÜBİTAK’ın desteğiyle başlandı. Eğitim amaçlı olarak küp uydu standardında (10 cm3) üretilen ITUpSAT1, 990 gram ağırlığında. Uydu 250 bin liraya mal olurken, projenin toplam maliyeti 1.5 milyon TL’yi buldu. 

YAPIMI SÜREN UYDULAR 

GÖKTÜRK 1 

Proje sahibi: Savunma Sanayi Müsteşarlığı
Ana yüklenici: Telespazio (İtalya)
Yerli ana yüklenici: TUSAŞ
Yerli alt yüklenici: TAI, Aselsan, TÜBİTAK-UEKAE ve ROKETSAN
Tür: Keşif ve gözetleme
Bütçe: 250 milyon euro
Fırlatma tarihi: 2013-2014

Amaç: Coğrafi kısıtlama olmadan, gündüz şartlarında dünya üzerinde herhangi bir bölgeden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyacına yönelik istihbarat amaçlı yüksek çözünürlüklü görüntü elde etmek.

Özellikler: 1 m²’den küçük alanları gözetleme kapasitesine sahip uydudan elde edilecek görüntüler istihbarat dışında ulaşım, çevre, ormancılık, afet yönetimi, doğal kaynakların gözlenmesi amacıyla da kullanılacak. 

GÖKTÜRK 2

Proje sahibi: Milli Savunma Bakanlığı
Ana Yüklenici: TÜBİTAK UZAY ve TUSAŞ
Tür: Keşif ve gözetleme
Amaç: Türk Silahlı Kuvvetleri ile diğer kamu kuruluşlarının yüksek çözünürlüklü görüntü ihtiyacının karşılanması.
Proje bedeli: 100 milyon dolar
Fırlatma tarihi: 2011-2012
Fırlatma Üssü: Çin

Özellikler: Yaklaşık 200 kilogram ağırlığında ve bir metreküp hacminde olması öngörülen Göktürk 2 uydusu, 2,5 metre çözünürlükte görüntü toplayacak. Yerden 700 kilometre yükseklikte yörüngeye girecek uydu her 93 dakikada dünyanın çevresinde bir tur atacak. 

RASAT

Proje sahibi: Devlet Planlama Teşkilatı
Ana Yüklenici: TÜBİTAK UZAY
Tür: Yer gözlem
Proje bedeli: 10-14 milyon dolar
Fırlatma tarihi: 2011
Fırlatma Üssü: Rusya

Amaç: BİLSAT ile kazanılan bilgi ve beceriyi pekiştirmek amacıyla yola çıkılan proje kapsamında, Türkiye’nin uydu teknolojileri konusunda yetişmiş insan gücünün artırılması hedefleniyor. RASAT Uydusu’ndan ayrıca haritacılık, afet izleme, çevre ve şehircilik konularında faydalanılması planlanıyor.

Özellikler: Türk mühendislerce geliştirilen yeni modüllere sahip RASAT, Türkiye’de tasarlanıp üretilen ilk yer gözlem uydusu. Görüntüleme sistemleri 1 milyon 326 bin euro’ya Güney Koreli Satrec Inivatiative firmasına ihale edilen 93 kilo ağırlığındaki uydu, 700 kilometrede yörüngeye oturtulacak. 

TÜRKSAT 4A

Proje sahibi: TÜRKSAT
Ana Yüklenici: Mitsubishi Electric (Japonya)
Tür: Haberleşme

Amaç: TÜRKSAT 4A ile C Bant ilk defa kullanılacak ve bu frekans bandında Afrika da kapsama alanında olacak. Bu sayede TÜRKSAT uyduları Türkiye, Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Çin’den sonra Afrika kıtasının da tamamını kapsayacak.

Bütçe: 571 milyon dolar (TÜRSAT 4B dahil)
Fırlatma tarihi: 2013
Fırlatma Üssü: Baykonur (Kazakistan)

Özellikler: 2 bin 340 Mhz band genişliğine ve 3 bin 800 kilogram kuru yük ağırlığına sahip Türksat 4A’nın, 30 yıl manevra ömrü bulunuyor. 

TÜRKSAT 4B

Proje sahibi: TÜRKSAT
Ana Yüklenici: Mitsubishi Electric (Japonya)
Tür: Haberleşme

Amaç: TÜRKSAT 4B ile TV yayıncılığına ilave olarak Türkiye’nin karasal altyapı üzerinden internet hizmeti verilemeyen bölgelerine ve bazı komşu ülkelere uydu aracılığıyla ucuz geniş bant internet götürme imkânı elde edilecek. Hâlen TÜRKSAT 3A üzerinden sağlanan internet hizmeti, TÜRKSAT 4B ile yarı yarıya ucuzlayacak.

Bütçe: 571 milyon dolar (TÜRKSAT 4A dahil)
Fırlatma tarihi: 2014
Fırlatma Üssü: Baykonur (Kazakistan)

Özellikler: Yapımında Türk teknik elemanlarının da yer alacağı uydu, Mitsubishi Electric’in geliştirdiği DS 2000 platformu üzerinde inşa edilecek. Türksat 4B uydusu 3 bin 340 Mhz band genişliği ve 3 bin 900 kilogram ağırlığında olacak. 4B’nin de 30 yıl manevra ömrü olacak.

Uydu Montaj Entegrasyon ve Test Merkezi (UMET)

Proje sahibi: TUSAŞ
Amaç: Tasarımdan fırlatma aşamasına kadar yerli imkanlarla uydu montaj ve testlerinin gerçekleştirilmesi.
Bütçe: 100 milyon dolar
Tesis yeri: Gölbaşı (Ankara)

Özellikler: Uzay koşullarının simüle edileceği UMET, daha yerdeyken uydunun çalışacağından yüzde 100 emin olunmasını sağlayan bir dizi testin gerçekleştirileceği bir teknoloji merkezi olacak. GÖKTÜRK 1 Projesi kapsamında TUSAŞ tesislerinde kurulması ve 2012 yılında hizmete alınması planlanan tesiste aynı anda iki ayrı uydunun üretimi ve testi yapılabilecek. Hem askeri hem de sivil kurumlara hizmet verecek UMET’te ilk olarak Göktürk serisi uyduların montaj ve testleri gerçekleştirilecek. TÜRKSAT haberleşme uydularının geliştirilmesi ve entegrasyonu da Türk mühendisleri tarafından bu merkezde yapılacak. 



Kaynak;
=Trmilitary=

Kamil Yasin Karpuz

23 Ekim 2012 Salı

KÜÇÜK HÜCRELERE VERİLEN BÜYÜK GÖREV: KİNETİK HAREKETLENMELER


Her şeyin bir açıklamasını bulduklarını sanan bazı bilim insanları yüzünden yaşadığımız yüzyıla pek fazla sır kalmadığını düşünen genç bilim insanı adayları, çalışmalarını yapmaktan devamlı olarak vazgeçmekteler.

Bunun ana sebebi de taklitçilik korkusudur.


Özellikle genetik ve parça kinematiği konularında uzmanlaşan bilim insanları, oluşturdukları kuramların dokunulmaz olduklarına inanmak ve inandırmaktadır.

Çoğu astroloğun da kanıtladığı üzere evren sürekli genişlemektedir. İçinde bulunduğumuz yaşam olgusunda attığımız bir adıma karşı bizden belki de yüz bin adım uzaklaşan bir evren düşünün…

Ne mükemmel bir senfoni…

Bu güzellik silsilesi her geçen gün genç bilim insanlarına aslında yeni ufuklar yeni bilinmezlikler sunmaktadır.
İşte tüm bunlardan biri daha merak kapılarımızı aralamakta. Üzerinde yaşadığımız her nesnenin ve tabiki bizim de yaşam taşımız olan, maddeye birliği ile form kazandırabilen bunun yanında hazır olan bir formu aynı anda milyonlarca parçaya bölebilen adeta sihirli bir yapı.

Hücreler…

Yalnızca insana değil bir maddeye de varlığı ile değişik hareketlenmeler katabilen ve bu hareketlenmeler neticesinde içinde bulunduğu yapının enerjisini değiştirerek, onu daha dayanıklı, daha esnek ve daha tok yapabilen tek şey yalnızca bir hücredir.

Bizden katrilyonlarca kat küçük bu yapı doğru kullanıldığında çok farklı alanlarda iyi işler çıkartabilmektedir.
Farklı örnekler halen daha dünyamızda bulunmasına karşın dünyamız dışında da yaşamın olduğu izlenimini bize kazandırabilecek deneyler üzerinde halen daha çalışılmaktadır.

Dediğim gibi evrenin genişlemesi ve bizim de onun peşinden merakla ilerlememiz yeni izlenimleri bize kazandırmaktadır.

Bu izlenimleri dünya üzerinde test ederek belki de olası bir canlı familyasının keşfinin yapılması yakındır. İşte bu doğrultuda yapılan tüm araştırmalar kâinatı oluşturan o küçük yapıların sorgulanması sayesinde gerçekleşmektedir.

Geçtiğimiz yüzyıllarda (1655) Satürn’ün uydusu ve Güneş sisteminin ikinci büyük uydusu Titan keşfedildi.  O zamanlarda hücre bilimi konusunda yok denecek kadar az bilgiye sahip olan bilim insanları bu konu hakkında fazla araştırma yapamadılar. Fakat şimdiler de Titan’dan alınacak toprak parçaları moleküler ortamda incelenmek istenmektedir. Uzaktan çekilen kamera görüntülerinde bile yoğun bir atmosfere sahip oluğu görülen titan da moleküler bir hayat olabilme ihtimali yüksektir.

Üzerinde derin okyanuslar ve değişik tepeler bulunduran Titan moleküler yaşama elverişli olabilir.
Titan biraz uzak bir ihtimal olarak gözükebilir. Fakat ya aynı moleküler enerjiyi dünyamızda kullanarak faydalı işler yapabileceğimizi söylesem?

Süspansiyon sistemlerini ele alalım, süspansiyon amortisörlerinin içinde bulunan sıvıya katılacak metal parçacıklarının sıvı hareketinden enerji kazanarak sıvıda bir tutuculuk sağladığını ve bu sayede büyük kazaları önleyebildiğini bir düşünün…

Yada hava sürtünmesi ile enerji kazanan uçak gövdesi üzerindeki özel metallerin bu enerjiyi uçakların içindeki elektrik enerjisini sağlayan kaynağa yardım amaçlı kullanabildiğini…

Aslına bakılırsa moleküler dünyada düşünmenin sınırı yok gibi gözükmekte. Ve bu sayede genç bilim insanları beyinlerini besleyecek ve insanlığa faydalı olabilecek araştırmalarda yer alabilmektedir.
Moleküler dünya da her bilim dalına yer vardır. Fizik, Biyoloji, Matematik menşei her bilim dalı bu alanda araştırma yapabilir.

Fakat maalesef bilim dünyasının bize sunduğu bu okyanustan yalnızca heyecanını yitirmemiş ve umudunu kaybetmemiş genç beyinler faydalanacaktır.

Adil Can KAVCAR


22 Ekim 2012 Pazartesi

ROKETSAN UMTAS


Türkiye'nin savunma sanayii firmalarından Roketsan'ın geliştirdiği tanksavar füze sistemidir.
            

UMTAS öncelikli olarak Taarruz helikopterlerinden kullanım amacıyla tasarlanmıştır. Üzerinde barındırdığı yüksek teknoloji ile modern savaş alanındaki tüm zırhlı tehditlere karşı etkilidir.
            

8 kilometre menzile kadar etkili atış yapabilen UMTAS, 2005 yılında ATAK projesi kapsamında güdümlü füze ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla projelendirilmiş ve geliştirilmeye başlanmıştır. At-unut kızılötesi güdümlü füze sınıfında olan ve zırh delici başlığa da sahip olan füze, Roketsan’ın ihraç amaçlı geliştirdiği ürünler arasında yer almaktadır.



Taktik Özellikler

-Gündüz-gece ve tüm hava koşullarında görev yapabilme özelliği
-At-Unut ve At-Güncelle kullanım modları
-Hedef güncelleme yeteneğinin sunduğu esneklik ile;
-Sutre arkasından atış
-Sutre arkasından gizlenmiş hedeflere atış
-Hassas vuruş noktası ayarlayabilme
-Vuruş etkinliği değerlendirme imkanı
-Sabit ve hareketli hedeflere karşı kullanım
-Geniş açısal fırlatma zarfı ile platform doğrultusu dışındaki hedeflere etkinlik
-Sıvı yakıt yangını ve kurşun çarpmasına duyarsız mühimmat özelliği


ATAK helikopterlerinin havadan yere zırhlı hedeflere karşı kullanacağı modern tanksavar silah sistemi UMTAS, görüntüleyici kızıkötesi arayıcı başlığı ile helikopter-tank savaşında uzun menzil olarak tanımlanan 8 km’ye kadar etkindir.

UMTAS helikopter platformlarının yanısıra diğer hava,kara ve deniz platformlarından kullanıma uygun özellikte bir sistemdir.



                                                SİSTEM ÖZELLİKLERİ
Çap : 160 mm
Ağırlık : Füze <37.5 kg; 4 Füze + Lançer <210kg
Uzunluk :<1750mm
Menzil : 500 - 8000 m
Harpbaşlığı : Reaktif Zırh Korumalı Tanklara Karşı Etkin Duyarsız Tandem HB
Güdüm :Güdüm prensibi:
Hedef seçimi öncesinde Ataletsel arasafha güdüm
Veri bağı üzerinden taarruz bölgesi görüntüsünün kullanıcıya iletilmesi
Hedefin kullanıcı tarafından seçimi
Kilitlenilen hedefe otonom güdüm
Kilitlenme sonrasında hedef değişikliği ya da vuruş noktası güncellemesi mümkündür
Platformlar: ATAK ve MIL-STD-1760 uyumlu tüm modern taarruz helikopterleri.

Saygılarımla,
Kamil Yasin Karpuz                                                      Kaynak: http://www.trmilitary.com

13 Ekim 2012 Cumartesi

BİR IMSP...


Değişik ülkelerden katılımcıları ve seçkin sanayi kuruluşlarının güzel stantları eşliğinde birbirinden değerli bilim insanlarının sunumları, 14.International Materials Symposium'12 adıyla Pamukkale Üniversitesi bünyesinde 10-12
Ekim arasında gerçekleşti.

3 gün boyunca malzeme bilimi açısından birbirinden değerli fikirlerin katılımcılara aktarıldığı sempozyumda en çok ilgiyi Askaynak'ın standı çekti..

Askaynak standında Lincoln Electric'in Vrtex 360 adıyla piyasaya sürdüğü öğrenim açısından gayet kullanışlı bir kaynak simulatorü katılımcılar tarafından büyük beğeni topladı...

TMMOB ilgi çekici yayınları ile dikkatleri topladı, Kardemir ve Mak Elektronik'te en çok ziyaret edilen stantlardan oldu.

Bunların haricinde Denizli'ye özgü el dokumaları, yatağan bıçakları ve değişik lezzetlerde katılımcılar ile buluştu...

23 Ağustos 2012 Perşembe

BİLİŞİM VE BİLİŞİM SİSTEMİ KAVRAMLARI ÜZERİNE

Mahiyeti itibariyle mala zarar verme suçu ve bilişim suçu malvarlığına yönelik suçlar olmasına karşın[1], mala zarar verme suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Özel Hükümler” başlıklı ikinci kitabının “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının “Malvarlığına Karşı Suçlar” başlıklı onuncu bölümünde düzenlenmişken, bilişim suçları aynı kitabın “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmının “Bilişim Alanında Suçlar” başlıklı onuncu bölümünde düzenlenmiştir.

Bazen bilişim suçuna konu mal da mala zarar verme suçunun konusu olabilmektedir. Dolayısıyla bilişim suçuna konu mal sadece bilişime özgülenmiş mal olduğu halde, mala zarar verme suçuna konu mal her türlü mal olabilmektedir.

Bununla birlikte faile verilecek ceza bakımından da farklılıklar bulunmaktadır. Nitekim Türk Ceza Kanununda “Topluma Karşı suçlar” altında düzenlenmiş olan suçlar için “Malvarlığına Karşı Suçlar“dan daha ağır cezalar öngörülmüştür. Dahası, mala zarar verme suçunun kovuşturulması şikâyete bağlı bir suç iken bilişim suçlarının kovuşturulması şikâyete bağlı değildir.

İşte, malvarlığı kapsamında değerlendirdiğimiz bilişim sisteminin tespiti yukarıda sözünü ettiğimiz gerekçeler nedeniyle oldukça önem arz etmektedir.

Bilişim sözcüğünü Türkçemize kazandıran Prof. Dr. Aydın Köksal bu kelimeyi nasıl türettiğini şöyle açıklıyor: “’Bilişim’ sözcüğünü, bilmek eyleminden bilişmek eylemini türeterek ve Türkçenin bitişken yapısına uygun biçimde ‘İm’ ad yapım ekini kullanarak ürettim. ’İş’ yapıbirimi eylemin dönüşlü çatısını oluşturur ve o eylemin karşılıklı olarak, birlikte, aynı amaç için kimi zaman yinelenerek, devingen biçimde yapıldığını belirtir. Örneğin koşmak > koşuşmak, olmak > oluşmak, bulmak > buluşmak.[2].

Prof Dr. Aydın Köksal bilişimi, “İnsanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin, özellikle elektronik makineler aracılığıyla, düzenli ve ussal biçimde işlenmesi bilimi. Bilgi olgusunu, bilgi saklama, erişim dizgeleri, bilginin işlenmesi, aktarılması ve kullanılması yöntemlerini, toplum ve insanlık yararı gözeterek inceleyen uygulamalı bilim dalı.”[3] olarak tanımlamaktadır.

Güncel Türkçe Sözlük’te bilişim şöyle tanımlanmıştır: “İnsanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin özellikle elektronik makineler aracılığıyla düzenli ve akla uygun bir biçimde işlenmesi bilimi.”[4]. BSTS / Bilişim Terimleri Sözlüğü’nde ise bilişim şöyle ifade edilmiştir: “İnsanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin, özellikle elektronik makineler aracılığıyla, düzenli ve ussal biçimde işlenmesi bilimi. Bilgi olgusunu, bilgi saklama, erişim dizgeleri, bilginin işlenmesi, aktarılması ve kullanılması yöntemlerini, toplum ve insanlık yararı gözeterek inceleyen uygulamalı bilim dalı. Disiplinlerarası özellik taşıyan bir öğretim ve hizmet kesimi olan bilişim bilgisayar da içeride olmak üzere, bilişim ve bilgi erişim dizgelerinde kullanılan türlü araçların tasarlanması, geliştirilmesi ve üretilmesiyle ilgili konuları da kapsar. Bundan başka her türlü endüstri üretiminin özdevimli olarak düzenlenmesine ilişkin teknikleri kapsayan özdevin alanına giren birçok konu da, geniş anlamda, bilişimin kapsamı içerisinde yer alır.[5].

Prof Dr. Aydın Köksal’ın yaptığı tanımdan da anlaşılacağı üzere bilgisayar bir makineyi, bilişim ise bir bilim dalını ifade etmektedir. Bilişim sistemi terimi ise, bilgisayarı da içine alan üst bir kavramdır. Buna göre her bilgisayar bilişim sistemi içinde değerlendirilecektir. Ancak bilgisayar haricinde bilişim sistemi olarak addedilebilecek bir takım makineler/cihazlar vardır. Örneğin robotlar ve bilgisayar tanımına tam anlamıyla uymayan kimi cep telefonları bilişim sistemidir. Gene Internet’e bağlanabilen çamaşır makinesi ve klima gibi makineler de bilişim sistemidir[6].

            Bilgisayarı icat eden bilimadamları bu aygıta “hesaplayarak sonuca ulaşma, sayma, toplama, hesaplama” anlamına gelen “to compute” fiilinden türettikleri “computer” adını vermişlerdir[7]. Buna karşılık bilgisayar yalnızca hesap yapmamakta bununla birlikte verileri saklama ve istendiğinde bu verileri geri getirme özelliğine de sahiptir[8]. Bilgisayar bunları yapmakla da kalmaz, verilerin işlenmesine de olanak sağlar ve hatta verilerin başka bilgisayarlara iletilmesini de sağlarlar.

The Merriam-Webster Dictionary’de bilgisayar “verileri saklayan, geri getiren ve işleyen programlanabilir elektronik aygıt” olarak tanımlanmıştır[9]. Buna göre bir aygıtın bilgisayar olabilmesi için verileri saklaması, geri getirmesi ve işlemesi yetmez, ayrıca bu aygıtın programlanabilir elektronik aygıt olması gerekmektedir. Programlanabilir olma, aygıtın talimat almaya elverişli olması anlamına gelmektedir.

            Bilgisayar iki ana yapıdan oluşmaktadır. Bunlar donanım (hardware) ve yazılım (software) olarak adlandırılır. İşte bilgisayarlar hesap yapma, verileri saklama, saklanan veriyi geri getirme, verileri işleme ve verileri başka bilgisayarlara aktarma işlemlerini donanım ve yazılımları sayesinde yaparlar. Donanım bilgisayarın fizikî yapısını oluşturur, yazılım ise bilgisayarın soyut yapısını oluşturur. Yazılım, bilgisayarın soyut bileşenini oluşturan, kodlama olarak da adlandırılan elektronik biçimde toplanabilen, depolanabilen, işlenebilen, belli bir görevi yerine getirmek için bilgisayara yüklenen ya da daha önceden içine yerleştirilen, bilgisayara işlerlik kazandıran komutlar bütünüdür[10]. Donanıma örnek olarak CD-ROM, hard disk, anakart, işlemci, ekran kartı, monitör, klavye ve fare verilebilir.

            Yazılımlar, işletim sistemi diye adlandırılan işletim yazılımları ve bu işletim sistemleri içerisinde çalışan uygulama yazılımları olmak üzere ikiye ayrılır. Bununla birlikte, işletim sistemi özelliğine sahip olmayan kimi uygulama yazılımları bir işletim sistemine gerek duymadan çalışabilmektedir. Uygulama yazılımlarının işletim sistemi yazılımına uygun olması gerekmektedir. Örnek vermek gerekirse herhangi bir Macintosh işletim sisteminde çalışması için üretilen bir yazılım Windows işletim sistemleri ya da Linux işletim sistemlerinde çalışmayacaktır[11].

Veri, her türlü bilginin, bilişim sisteminin işlem yapabileceği, sonuçlar üretebileceği ve gerektiğinde yeniden okuyabileceği şekilde sayısal birimlere dönüştürülmüş halidir[12]. Bir bilişim sisteminde veya bilişim sistemi tarafından okunabilen araçlarda saklanabilen, üzerinde işlem yapılan her şey veridir[13]. Bir başka bir deyişle veri bilginin bilgisayardaki hâlidir.

Veriler, sadece biz insanların okuyabildiği ya da yazı yazdığı sayısal birimler değildir. Buna ek olarak bilişim sisteminin soyut yapısını oluşturan yazılımlar da veridir. Dolayısıyla bilişim sisteminin soyut yapısını oluşturan veri diye adlandırdığımız bu sayısal birimler, bilişim sisteminde saklanabilirler, istendiğinde geri getirilebilirler, işlenebilirler, başka bilişim sistemlerine taşınabilirler. Özetle, bilişim sisteminin tüm soyut unsurlarının veri olduğu söyleyebiliriz[14].

Veriler bilişim sistemi dışında da saklanabilmektedir. Örneğin CD (Compact Disc), DVD (Digital Versatile/Video Disc) veya disketlerde verileri depolayabilmekteyiz. Donanım niteliğine sahip olan ve verileri barındıran bu unsurlar bilişim sisteminin istendiğinde bir parçası olabilmektedir.
 
Av. Hakan DİMDİK

KAYNAKÇA

Dülger, Murat Volkan; Bilişim Suçları, 1. Bası, Ankara 2004.

Ketizmen, Muammer; Türk Ceza Hukukunda Bilişim Suçları, Ankara 2008.

Köksal, Aydın; Bilişim Sözcüğü Üzerine, İnternet erişim adresi: http://dergi.tbd.org.tr/yazarlar/11022002/aydin_koksal.htm , Erişim Tarihi 4.10.2007.

Kurt Levemt; Açıklamalı-İçtihatlı Tüm Yönleriyle Bilişim Suçları ve Türk Ceza Kanunundaki Uygulaması, 1. Bası, Ankara 2005.

Reed, Chris/Angel, John; Computer Law, Fifth Edition, Oxford University Press, New York 2003.

Sınar, Hasan, İnternet ve Ceza Hukuku, 1. Bası, İstanbul 2001.



[1] İstisna olarak, TCK m. 243/I’de düzenlenmiş olan bilişim suçu mala zarar verme niteliği taşımamaktadır.
[2] Köksal, Aydın; Bilişim Sözcüğü Üzerine, İnternet erişim adresi: http://dergi.tbd.org.tr/yazarlar/11022002/aydin_koksal.htm , Erişim Tarihi 4.10.2007.
[3] Köksal.
[6] Reed, Chris/Angel, John; Computer Law, Fifth Edition, Oxford University Press, New York 2003, s. 2, dn. 2.
[7] Dülger, Murat Volkan; Bilişim Suçları, 1. Bası, Ankara 2004, s. 36.
[8] Dülger, s. 37.
[10] Kurt, Levent; Açıklamalı-İçtihatlı Tüm Yönleriyle Bilişim Suçları ve Türk Ceza Kanunundaki Uygulaması, 1. Bası, Ankara 2005, s. 34.
[11] Her üç sistemde de çalışan uygulamalar bulunmaktadır. Bunun nedeni söz konusu uygulamanın her üç işletim sistemi için de uygun olmasıdır. Örneğin html sayfaları, “.swf” uzantılı flash dosyaları ya da java uygulamaları. Flash ve Java uygulamalarının işletim sistemlerinde çalışabilmesi için ise her üç işletim sistemine özgü Flash Player ve Java Runtime Environment uygulamalarının yüklenmesi gerekecektir.
[12] Dülger, s. 38.
[13] Dülger, s. 38.
[14] Avrupa Siber Suç Sözleşmesi’nin 1. maddesinin b bendi de aynı yöndedir. Söz konusu bente göre; “’bilgisayar verisi’ terimi, bir bilgisayar sisteminin belli bir işlevi yerine getirmesini sağlayan yazılımlar da dahil olmak üzere, bir bilgisayar sisteminde işlenmeye uygun nitelikteki her türlü bilgi ve konsepti ifade edecektir…

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Durum Uzayı Yönteminin Kontrol Sistemlerine Getirileri



Genel olarak ele alındığında kontrol sistemleri insanların refleks gösteriminden daha kısa bir sürede yapılacak kontrol veya denge işlemi gerçekleştirmeyi hedefler.

Sistem üzerinde kontrol yapılması istendiğinde öncelikle kontrol edilecek sistem üzerinde kontrolü gerçekleştirecek elemanın sisteme olan uyumluluğu tartışılır. Belli bir elemanda karar kılınıldıktan sonra, sistemden alınacak ve kontrol sistemine iletilecek sinyalin ne tarz bir sinyal olacağı belirlenir. Eğer bir dönüşüm söz konusu ise sisteme bir dönüştürücü ilave edilip edilmeyeceği kararlaştırılır.

Sistem sonrasında bütünüyle ele alınarak matematiksel modelleme oluşturulur. Oluşturulan bu prosesten sonra sistemin devamlılığı iki ayrı grupta incelenir.
 
Birincisi; tek giriş ve çıkıştan meydana gelen, çok fazla hassasiyete ihtiyaç duyulmadığı alanlarda kullanılmak veya ilgili mühendislik dallarının üniversite eğitiminde lisans düzeyinde göstermek üzere çeşitli kabullerin de yapıldığı ve bu sayede bir denklem ile daha fazla sisteme hitap etme özelliğini de içinde barındıran daha basit gelen bir modellemedir. Belirtilen tipteki denklemler “Klasik Yöntem” ile çözümü gerçekleştirilen denklemlerdir.

Genel kabullerden belli başlı olanlarını örnek üzerinde açıklarsak;

Araç üzerine takılı herhangi bir uzvu ele alırsak hareket esnasında oluşacak iki farklı denklem de komplekslik görülebilir;

·         fmy(lxcosΘ) – fnx(lxsinΘ)= IaΘ’’  …………. (1)
·         fnx= m(d2/dx2) (xlsinΘ)                 …………. (2)

denklemleri ; sinΘ = Θ , cosΘ=1, Θ, Θ’=0 dönüşümleri uygulanır ise,

·         fmy(lx) – fnx(lxΘ)= IaΘ’’                                …………. (1*)
·         fnx = m(x’’+IΘ’’)                                               …………. (2*)

haline gelerek doğrusallaştırılır veya derecesi düşürülür bu sayede istenen sonuç klasik metot ile elde edilebilir.

İkinci yöntem ise, hiçbir kabul gözetmeksizin direk olarak denklemlerin çözümüne ve ilgili analizlerin yapılması esasına dayanır.

İnsan hayatını öncelikli olarak etkileyen veya kontrol esnasında aşırı hassasiyet gerektiren yerlerde b yöntem kullanılır. Tüm analizler sonuçlandırıldığında genel denklem uygulamaya geçirilir. Uygulama aşamasında bir problem sezilmeyen ve istenen tolerans aralığında çalışabilen sisteme uygulanan yöntem “Durum Uzayı” olarak adlandırılır.

Yöntem, karmaşık denklemlere daha rahat bir çözüm önerisi sunar ve daha hassas kontrol teorisini ortaya atan bir gösterim çeşididir.

Sistemin karmaşası yalnızca çıkışları nedeniyle olmadığı gibi girişleri ile de alakalıdır. Birden fazla giriş ve çıkış içeren sistem, doğrusal olmayan bir sisteme dönüşür ve bu yöntem ile çözümü gerçekleşebilir.

Fakat tüm bu avantajlara rağmen durum uzayı gösterimi bize isteneni tam anlamıyla veremeyebilir veya denklem tıkanabilir. İşte bu tip şikayetlerin devamlılığı ve henüz duruma bir çare bulunamayışından dolayı klasik sistem tamamı ile rafa kalkmaktan kurtulmuştur.

Belli bir noktada veya çeşitli durumlarda başlangıçlarda klasik yöntemden yardım alınabildiği görülebilir. İki yöntem arasında söylediğim birlikteliğin gerçekleşmesi için bir bağıntı kurulur. Transfer fonksiyonu ve durum uzayı gösterimi arasındaki bağıntı sayesinde denklem çözümü her iki yöntemden yardım alınarak kolaylaştırılabilir.  

Adil Can KAVCAR