Kıvılcım'dan Alev'e...

25 Nisan 2012 Çarşamba

MODERN SAVAŞ MAKİNELERİNİN BABALARINDAN BİRİ : ALMAN SCHWERER GUSTAV’LARI





            1915’te yaşananlar dünyaya hiçbir ders vermemiş olacak ki, kolonilerini ve hammadde rezervlerini korumak amacıyla fiili olmasa bile fikren hunharca birbirlerine saldıran Avrupa’nın büyük devletleri, aradığı kıvılcımı bulma bahanesi ile yanıp tutuşurken, Almanya ve İtalya gibi birçok ülkede baş gösteren ekonomik kriz dalgası diktatörlerin işine yaradı. Adolf Hitler ve Benito Mussolini birer birer diktatörlüklerini ilan etti.

            Ülkelerini kontrol ettikleri ilk andan itibaren niyetlerini belli eden liderler, savaş hazırlıklarına başlayıp ülkelerinin toparlanamayan ekonomilerini insan gücü ile harmanladılar. Ortaya çıkan bu işkenceye ağır sanayii adını verdiler. Diğer Avrupa devletleri de bu hazırlıkları öğrenip gereken savaş hazırlıklarına başladılar.

            1915’in öcünü almak isteyen Almanlar, kendilerini çığır açacak projelerin arasına attılar. O tarihlerde ilk kez Tank ismi popülarite kazandı. Tanklar zor arazi koşullarında ilerleyebiliyorlardı. Fakat yakın mesafeden ne kadar etkililerse de uzak mesafede varlık gösteremez haldelerdi.

            Almanlar; topların, tarihte büyük savaşların (İstanbul’un Fethi gibi.) kazanılmasında etken rol oynadıklarının bilincindeydi. İşte bu durumdan faydalanmak istediler. Ortaya attıkları projeler çılgıncaydı.

            Değişik detaylı projelerden sonra Ünlü Krupp ailesinin sahip olduğu firma çok mantıklı ve her yere (Avrupa’da o zamanlarda bile demir yollarının ileri seviyede olmasından dolayı) taşınabilecek modern bir proje ortaya attılar. Bu proje çok beğenilerek biran önce yapılmasında karar kıldılar.

            Proje özünde gayet basitti. Karada ilerleyen top mekanizmasının daha uzun namlulu ve daha ağır olanını demir yolunda ilerletebilirlerdi. Ayrıca bu kadar ağır bir makineyi hiçbir motorlu taşıt çekemeyeceği için de demir yolları üzerinde yürümesi daha mantıklı geldi.  Bu sayede daha uzak hedeflere yıkım gücü daha fazla olan mermiler atabileceklerdi. Ayrıca 47,3 metre namlu uzunluğuna ve 1,350 ton ağırlığına sahip bu canavar, ateş ettiğinde tepki kuvveti olarak geriye doğru savrulacağından ve buna karşı koyabilecek büyüklükte (yani tepki kuvvetini sönümleyecek) yay o tarihlerde bulunmadığından namlu normal toplarda belirtilen maksimum açıdan birkaç derece yükseğe kadar kalkabilir vaziyette üretilecekti. Böylelikle mekanizmanın ateş alma esnasında oluşturacağı güçlü tepki kuvveti topun ağırlığına ve raylara daha kolay aktarılacaktı.

Çalışmalarına başladılar…

Düşman devletler için düştüğü yeri cehenneme çevirecek olan bu savaş makinesinin yapımı çok fazla can kaybı demekti. İşte bu yüzden birkaç kez henüz daha proje gelişim aşamasındayken sabote etmeye çalıştılar. Fakat güçlü Alman istihbaratı sayesinde başarısız oldular.

            1940 yılında yapımı tamamlanan topa Almanlar, Schwerer Gustav veya halk arasında “Dora” dediler. Devasa savaş makinesi özellikleri ile döneminin en iyilerinden birisi olduğunu kanıtladı.

İşte halk adıyla Dora’nın özellikleri        :

1.Tip

§  Mermi ağırlığı                     : 4,8 ton (4,800 kg)
§  Namlu çıkış hızı                : 820 m/s
§  Maksimum Menzil            : 48 km
§  Patlama etkisi                    : 700 kg
§  Açtığı çukur             : 10 m genişlik 10 m derinlik.

2.Tip

§  Mermi uzunluğu              : 3.6 m
§  Mermi ağırlığı                    : 7,1 ton (7,100 kg)
§  Namlu çıkış hızı               : 720 m/s
§  Max.Menzil                        : 38 km
§  Patlama etkisi                   : 250 kg
§  Delme                                 : Yapılan testlerde 7 m. kalınlığında betonu delebildiği                      gözlenmiştir.


Bu makine en etkili olarak Barbarossa operasyonunda kullanıldı. Savaş sonuna doğru Amerikan ve Sovyet ordularının eline geçen bu ölüm makineleri derhal imha edildi. Kullanımı 1945 sonrası yasaklandı.

Fakat kara savaşlarında çığır açan bu makine günümüz toplarının ve füzelerinin de bazı noktalarına fikir babalığı yaptı…

Saygılarımla,
Adil Can KAVCAR  

1 yorum: