Aslında
şyle bir tarihimize baktığımızda o zamanın zorlukları (!) olmasa şu anda
dünyanın en önde gelen uçak üreticilerinden ya da Pazar payına sahip olan bir
ülke olabilirdik. Tabi ki bu sorun geçmişte olduğu gibi günümüzde de devam
etmektedir.
Biz bunu belki bir nebze de düzeltmek için havacılık tarihimizi öğrenmeye, öğretmeye, yaymaya devam edeceğiz. Havacılık Tarihimiz’ e geçen yazımızdan kalan yerden devam etmek istersek karşımıza Veli Direko geliyor.
-
Veli Direko;
19. Yüzyılın başlarında öğrenciyken sırf arkadaşıyla daha kolay görüşebilmek
için planöre benzer bir aletle deneme yaptığı ve bunda istediği gibi olmasa da
o dönem şartlarına göre başarılı olduğu görülmektedir.Veli Direko arkadaşı
Ahmet Hoca ile birlikte vurtdukları kartalların kanat ölçülerini, ağırlıklarını
vb. tüm gerekli ölçüleri çıkartarak; ortaya tahta ve yaylardan oluşan bir kanat
çıkarttılar. Bu yaptıkları kanat ile havalandı ancak istediği mesafeye
gidemedi.
İki arkadaş bu çalışmalarını devam
ettirirken tarihimizde görmeye alışkın olduğumuz bir olayların içinde
kalmışlardır. Bu olaylar ise zamanın hükümet temsilcilerinin çalışmalarını durdurmasıdır.
-
Atıf Bey;
birgün uçacağını iddaa ederek çalışmalara başlamıştır ve sonucunda tayyereye
benzer bir ürün ortaya çıkartmıştır. Kanat, kuyruk ve pervanesi bulunan bu
tayyareyi bazı parçalarında gürgen ağacını çok ince bir şekilde kullanarak
bazılarında ise ince saç kullanarak yapmıştır.
Tayyarenin çalışmasını bisikletin çalışma mantığı na göre ayarlamıştır.
Pervanelerin dönmesi ayakla sağlanırken, kuyruk ve kanatlara ise dümen ile
hareket vermekteydi.
Atıf
Bey çalışmalarını tamamladıktan sonra Sultan Abdülaziz’ in tahta çıktığı gün
okulunun bahçesinden uçusunu gerçekleştirmiş, ancak 10 metre yükseldikten sonra
düşmüş ve yaralanmıştır.
-
Fesa Evrensev;
19. Yüzyılın sonlarına doğru Galatasaray Lisesi’ nde okuduktan sonra Harp
Okulu’ na katıldı ve Süvari Teğmeni olarka mezun oldu. Bir süre Süvari Dairesi’
nde görev yaptıktan sonra sürgüne uğradı. 1909 yılında tekrar İstanbul’ a geldi
ve 1911 yılında orduya pilot olmak üzere sınava girdi. İlk sınav sonrasında
Fransa’ da uçuş eğitimi aldıktan sonra TSK 1. Uçu Brövesi’ nde göreve başladı.
Balkan
savaşı'nda çeşitli uçuş görevleri ve bu arada filo komutanlığı da yaptı.
Birinci Dünya Savaşı başlayınca,Kafkas Cephesine atandı. Fakat Kafkasya'ya
giderken Karadeniz'de,Amasra açıklarında Ruslar bulunduğu gemiyi batırdılar. Ve
gemide bulunanların tamamını esir aldılar. Beş yıl,Sekiz ay Sibirya'daki esaret
hayatından sonra kaçarak,Haziran 1920'de yurda döndü. Doğu Cephesinde,Büyük
Taarruz'dan önce de Batı Cephesinde hizmetler gördü. Savaştan sonra İzmir'deki
Hava Okulu'na öğretmen olarak atandı. Kasım 1925'te 47 yaşında ve binbaşı
rütbesinde iken kendi arzusu ile emekli oldu.
1933
yılında;Türkiye'nin ilk pilotu,yine Türkiye'nin ilk hava taşımacılığı teşkilatı
olan Hava Yolları Devlet İşletme İdaresi'nin başına müdür olarak getirildi. Bu
hizmette bir yıla yakın bir zaman kaldıktan sonra,ömrünün kalan yıllarını Türk
Hava Kurumu'na verdiği hizmetler ile geçirdi.
Saygılarımla
Yavuzalp Özcan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder